POP CUBART
Avrupa‘nın kültürel hamiliğinden kurtulma hamlesi Amerika’da Pop-Art’la gerçekleşti. Yeni dünyada devrim niteliği taşıyan bu estetik akım Avrupa kökenli estetiği ters yüz ediyordu. Renklerin korkusuzca katkısız kullanımı, yeni formların ileri sürülmesi Pop-Art’ı dünya sanat trendlerinin itici gücü haline getirmişti. Çağdaş sanatın bu uçuk tarzı yaşamımızı da etkileyerek pek çok alana damgasını vurmuştur. Bu vizyondan hareketle kült kentlerden biri olan Küba’nın kent yaşantısında yakaladığım hareketli, popumsu imgelerini karelemek istedim. Havana’da dolaşırken eski model Buick, Chevrolet, Ford gibi Amerikan arabalarının kentin simgesi haline gelmiş olduğunu dolayısıyla saptadığım bir çok veriden yola çıkarak Küba toplumunun zaman dışı davranışı çok ilgi çekici. Tam, Pop-Art’ın doğduğu tarihlerde, 20 yy ortalarından kalma bu kentte apayrı bir kültürün izlerini sürmek ve izdüşümleri saptamak, zamanda yolculuğu andırıyor. Bu ülkede her şeyin hantallaşmış hali bana yarım yüzyıl öncesinin ruhunu yansıtarak çok şey çağrıştırdı. Küba’ya özgü simgelerden ; Havana purosu, bayraklar, madalyalar, eski arabalar ve hayatlarından hiç eksik olmayan dansın insanları hala nasıl mutlu ettiğini, onları nasıl diri tuttuğunu gördüm. Gerçek mutluluğun hiç bir şeyle bağdaşmadığını bu ülkenin insanlarında tanıdım ve Küba kentlerinin her türlü kalıcı simgesini, deklanşöre basarak kendi arşivimde ölümsüzleştirmek istedim.